21 Ekim 2008

CC : Red Alert 3

Dün H.akkan efendiyle buram buram entel kokulu bir mekanda saatlerce oyun muhabbeti yaptık. Bana WOW diyen H.akkan'a ben FALLOUT3 diye cevap veriyordum. Sonra H.akkan efendi bana dediki "Olum diablo 3 gelene kadar Red alert 3 çıkacak harika olacak" dedi. Tepkim "peh banane, fallout 3 döver" oldu.

Dialogdan 1 gün geçti. Cahil reklam hocamın dersinde berbat bir ders geçirmektense netten sörfü tercih ederkene gamespot da bir koltuğunda oturan bir commander ve elinde taramalı tüfekle ayakta duran tanya kılıklı bir hatun duruyor. Bu ne lan diye tıkladığımda karşıma gelen red alert 3 görüntüleriyle baya bi tav oldum ve H.akkancığıma hak verdim. Özellikle cd kutusunun üzerine yaptıkları artworküyle oyunun güzel olup olmadığını anlayan biri olarak şu artworke bi incelemenizi istiyorum. (alter-korhan: oha, nasıl bir önyargılı bir adamısın lan sen) (normal korhan: gerçekten belli oluyor onuda ayrı bir konu olarak anlatacağım alterciğim sakin)

03 Ekim 2008

Warhammer Online

WoW dünyanın en güzel oyunudur ve onu tahtından indirecek pehlivanı dört gözle bekliyoruz.
WAR bu sıfatı isteyerek yola çıktı, öyle lanse edildi, reklamlar asıldı. Gaza gelip Collector's Edition ön siparişi verdik. Erken davranmışız, ateşimiz söndü. O gün kolilerden çıkıp satışa başlandığını görünce tekrar heyecanlandık, beş dakikada bütün anti-asosyallik yeminlerimizi bozduk ve birer kutu alıp evin yolunu tuttuk.
Oyun kuruldu, yama çekildi ve her zamanki gibi ilk gün oynanamadı. İkinci gün sabahtan girildi ve otopsimiz başlıyor.

iki ayı olan gezegende her zaman sorun vardır.

WAR, iki ana taraf olarak Order ve Destruction arasındaki mücadeleyi konu alıyor ve bize sonuna kadar yaşatmaya and içiyor. PvP yüceltiliyor, övülüyor düşmanı kesince gayet yeşil itemlar düşüyor. Dövüş sistemi Guild Wars'u andırıyor. PvP haritalarına girişte seviyeniz düşükse geçici olarak yükseliyor. PvE kolay oldukça. Haritada quest bölgeleri açıkca gösterilmiş. Quest Helper'la WoW oynamak gibi. Belli alanlarda parti yapma zorunluluğu olmadan kendi tarafınızdan insanlarla ortak görevleri yerine getirmeye çalışıyorsunuz. Experience barının yanında Influence ve Renonw barları da var yapılan quest ve pvpler ile artan. Bunlar skill sistemi ve itemlar için önem teşkil ediyor. Guild sistemi ise üyeler
inin başarısına göre endekslenmiş şekilde. Crafting sistemi çok kötü. Hem oldukça sıkıcı tasarlanmış, hem de hakkında bilgi edinmek zor. Bir toplama bir üretme mesleği edinebiliyorsunuz. Ama üretimde gereken ham maddeler birden çok toplama sistemiyle elde edilebildiğinden zor anlar yaşanıyor. Gayet sabırlı ve iradeli biçimde kastığım mesleğimde işime yara birşey üretebildiğimi görmedim henüz. Yaptığımız şeyleri kaydeden ve durmadan experience veren bir kitabımız var. Player skinleri birbirine fazlaca benziyor ve ekipman skinlerinin azlığı yüzünden herkes masaüstü warhammerdaki gibi birbiriyle aynı. İlk günlerin etkisiyle olsa gerek, kalabalık serverlara giriş sırayla. Bedava Kore mmosu oynadığımı hissettiren bu olaya ilerde çok sık rastlacağımızı sanmıyorum. İşin içine aylık ödeme girince sunucular boşalacaktır ve bu oyunda sunucunun kalabalık olması çok önemli.
daha başlardakş bosslar bu kadar büyükse end game bossların ayak başparmağına fireball atasım var
Karakterlerin tekrardan elden geçirilmesi lazım. Melee dps sınıfları çok güçsüzken, kavganın ortasına atlayan bright wizardların haritayı silmesi akılları karıştırıyor. O an Bright Wizard seçtiğim an oldu zaten. Daha newbie sayılabileceğim bir dönemde scoreboard'ın başlarına oynayınca bir dengesizliğin varlığından emin oldum. Bir çalının içinden üstünüze parlak sarı şeyler geliyorsa bilin ki o bir B.Wizard'dır.
Sınıflar ilginç aslında ama bir order/dest. arası ayna mantığı da sezilmiyor değil. Itemların fark yaratanları tabiki renkli olanlar, ve onları alabilmek için public questlere katılıp en sondaki rollarda başlarda olmak zorundasınız. Nice pq lar boyunca altın madalya aldım ama rollarda az atıp ödül alamadım. +500 bonus biriktirdiğim olmuştur.
bright wizard overpower (karakterim Wudmucel)
Toparlamak gerekirse WAR, mmo çizelgemde "Olmamış"lar arasında. Hatta yine bir EA mmo'su olan Lord of the Rings Online daha iyi diyebilirim. Şu an oldukça popüler havası esse de ikinci Age of Conan vakkası diyebilirim. Güzel lisanslar, harcanmış lisanslar.
Oyuna başladıktan bir hafta sonra tekrar WoW açtık.

Nintendo DSi

şu elimde görmüş olduğunuz...
Nintendo Basın Konferansında yeni DS modeli duyuruldu. Bilin bakalım yeni modelin ne özellikleri var? Geliştirilmiş ses özellikleri ve 640x480 kamera! ZOMG! Teşekkürler Nintendo ;_;

Nintendo bir zamanlar piyasada olmayan teknolojilerin peşinde koşan bir firmaydı. Ama GameCube'den sonra bu iş tersine döndü. Artık verdikleri iki mesaj "DS, PSP/iPhone ile kapışamaz ama kapıştırmak değil amacımız oynanabilirlik" ve "Wii, PS3/XBox360 yarışının çok dışında çünkü üstüne çıkıp ağırlığınızı verebileceğiniz WiiFit gibi bir plastik ürettik" maddelerinden oluşmaktadır.

Durum vahimdir. Wii bende plili bitmiş kumandayla kanal değiştirme çabasını, DS ise fizik okulda yapılan çubuğu elektriklendirip küçük cisimleri toplama deneyini hatırlatmaktadır. Ama DS'e bu ara manyak oyunlar hazırlanıyor lan...

20 Eylül 2008

I Bet You Do

05 Eylül 2008

Naruto the lich king


Naruto kadar popüler bir animeyi yıllar sonra izlemeye başlamış biri olmaktan gurur duymuyorum. Eğer ben 9-10 yaşındayken yapsaymışsınız bunu rasengan diye sokaklarda koşturur 2-3 çocuk pataklardım. Neyse bir diziyi yeni izlemeye başlayınca aynı gün içinde izleyebileceğiniz sayısız bölüm oluyor. Lost izlemeye 2. sezon yayınlanırken başlayanlara burdan selamlarımı gönderiyorum. (bu arada başlasın lan lost artık) Neyse akşam olunca guild ile raidlere akıyorsun. Gözlerin kapanıyor 3-4 saat sonra, ne interrupt edebiliyorsun, ne doğru totemleri doğru zamanda dikebiliyorsun. Uyumak istiyorsun aslında. /sleep yazıp yataga giriyorsun. Rüyanda naruto, shikamaru, sakura, sasuke ve sen, HC Botanica için grup kuruyorsun. Flying mount falan gerekmiyor, zira herkes devasa yüksekliklere zıplıyor. Bir zıplayışta botanica kapısındayız. Heroic olduğu için anahtar lazım ama Naruto bu, unutmuş. Sakura kapıyı kırıyor giriyoruz falan. Bu arada Sakura healer, Sasuke rogue, Shikamaru shadow priest, Naruto tank ve sen enhance shamansın. CC eksikliği çekiyoruz bazen ama Naruto shadow clone jitsu falan yaptığı için pek gerek kalmıyor. Boss figthlarda çok sinirleniyor naruto, aggro tavan yapıyor haliyle. (add on olan bir rüyaydı bu evet) Dps desen yanlarına yaklaşamıyorum. Güç delisi olduğundan Sasuke bir numara. Geliyoruz son bossa, Warp splinter. Kendisi bizi öldürmek istemesede ya da kafası karışmışta olsa, savaşmak istemiyorum kendisiyle. Sakura'da benimle aynı fikirde. Sasuke'yi ikna etmek zor oluyor ama sonuc olarak savaşmıyoruz. Kendisini ilerde summoning jitsu ile çağırabileceğimizi söylüyor, dost oluyoruz. Bütün droplarını da biz onu öldürmeden bize veriyor. Mutlu sonla biten bir görev daha.

31 Ağustos 2008

Korku Oyunlarındaki Engellenemez Kurcalama Dürtüsü

Gerçek hayatta; gece kalktın su içmeye, boş odadan gürültü geldi ne yaparsın? Hızlıca geçersin değil mi?

Korku oyununda ne yapıyorsun?

-Ananı! Dolaptan ses geldi.
:bi saniye sonra:
-Açalım bakalım ne var içinde.

En güzel örneğini bugün yaşadım. Clock Tower oynuyorum. Az önce ayrıldığım odaya geri döndüğümde televizyonun açık ve önündeki koltukta da arkası bana dönük şekilde birinin oturur olduğunu farkettim. Evde zaten iki kişiydik, biri öldü. Geriye kalan olsa olsa katildir. Lan adamın arkası dönük, git kapıdan kaç, balkona çık yan odaya geç falan. Yok, ben gittim bunu dürttüm illa ki. Kovaladı sonra...


Bir tanede Korhan'dan : (Silent hill oynarken 3 katlı bir hastanede fellik fellik ne yapacagimizi anlamaya calisirken) 

kemal : olum 2ci katta olacaktı
korhan : ne alaka lan bak 1ci katta o sise.  bitane yesil ortulu masa var, eminim ordan aldim.
ke: iste o masa 2ci katta abi neden dinlemiyorsun?
ko : ööf iyi be..
(karakteri asansöre koşturup bindirdikten sonra düğmelere basmak için yuvarlaya basınca 100 kere bindiğimiz 3 düğmeli asansör butonlarının en tepesine birde üstünde kanlı parmak izi olan bir 4 butonu duruyordu karşımıda)

ke + ko : 4 mü??
ke : ...
ko : ...
korhan : hadi 4 e gidelim :D

Röportajların En Güzeli



19 Ağustos 2008

Daraltirsiniz

YETER BE! Biraz orjinal olsaniza be amcaoğulları. zamanında dikip bir domatez filizi kökünü kurutana kadar domatez çıkarttırmaya çalışıyorsunuz filizden. ne olurduki biraz insan olsaydınız. Hadi belki ben ve arkadaşlarım sequel lardan sıkıntı çekmiyor. OK. peki ya ufak nerd kardeşlerimiz?! Nerden bilsinki ninjanın zamanında ocelot'un kolunu kestiğini yada thrallin eskiden bir burnu sümüklü ergen bir onbaşımsı olduğunu. Aslında bukadar her birşeyin sequelinin çıkması olayın nekadar baside indirgenmeye çalışıldığı belli oluyor. Artık devir grafik devri. Konu yada oynanabilirlik önemli değil. Bakınız Crysis. 3cü sınıf show tv aksiyon filmi. Ama herhangi bir supercomputerda bile çalışamama potansiyeline sahip grafikleri var. Eee? Bu birazcık şakayı kakaye çevirme olayına benziyor. Zamanında bikaç tane yapıp (ki bunlar ard arda çıktı) insan gibi bıraktılar. Yani demek istediğim ya adam gibi en fazla 1 sene aralıkla çıkartın oyunları. 4-5 sene sonraya gelecek sequel ı hiç yapma o kadar sene otur da daha orjinal bişey çıkar köpek (galiba baya kızdım)



METAL GEAR SOLID



















































































































































































(kronolojik siraya gore dizilidir) şu en tepedeki tipsiz Snake in olduğu oyun 1980 lerde çıktı. Benim nesilim bile oynamadı oyunu. Şimdiki nesil neden ilgi göstersin? Ha biri grafik mi dedi? Evet. konami oturup "Ultra süper grafikler ve çeşitli hideo saçmalıklarıyla dolu bir oyun yaparsak herkezi tav edebiliriz. daha çok para. hatta 90 dakika film koyalım içine ki uzun gözüksün." bu arada bu olayada laf sokmak istiyorum. Kardeşim malmısınız siz? oyun lan bu film değil... bırak da biz oynayalım sen değil...







HALF-LIFE

















































































































































Bukadar uzatmanın manası nedir? NEDIR?! oyunlarda hikaye dışında başka hiç bir orjinallik farklılık yok. sadece biraz daha kanser olup her yeni episode çıktığında, genç nesile defalarca gordonun yediği bokları anlatmak zorunda kalıyoruz.







FINAL FANTASY


































































































































Bu üsttekiler sadece bir mekan hakkında yapılan oyunlar. Bukadar mı kabiliyetsizsiniz de habire aynı mekan aynı dünya üzerinden oyun çeviriyorsunuz. Tamam sevmiş olabiliriz ama daha güzelini yap ki daha da çok ufkumuz açılıp daha çok sizi sevelim salaklar!
(dikkat ettiyseniz arada birtanede vargant story var. evet o bir final fantasy. ve ismi final fantasy bile degil)








































Daha oyun çıkmadan 3 tane çıkarıcaz diyorlar. Bide biri bi konsolda biri bi konsolda. Saçmalama konusunda üzerlerine yok..























































































































İşte square softun bu oyunu pazarlarken beyninin süngere dondüğü anlara denk gelen bir oyun. bu oyunu ben dahil bir çok insan oynayamadı. sadece japonlar, zenginler ve şişman amerikalı çocukları oynadı. hikayesini bilmiyoruz. sırf para kazanmak için götlerinden attıkları bir dünyayı bukadar uzatabilirler. üstelik bu oyunların bitanesi (before crisis olması lazım) sadece cep telefonlarına çıktı.



neyse gecenin bu saatinde aklıma bukadar gelebiliyor. saçma yazdıysam affola. ama sinirimi siz anlamışsınızdır. teşekkür ederim pls.

30 Temmuz 2008

Japonların gizli oyunları

Şimdi oyun piyasasının özetini geçiyorum. Oyunları "Güzel oyun" amerikalılar ve japonlara aittir. Lütfen fransız koder arkadaşlar ameriakaya yada japonyaya gidip onlara yardım etsinler çünkü potansiyellerini fransada harcıyorlar. Herneyse sosyal mesajımdan sonra konuma döneyim.

Bu çekik gözlü amcalar bütün dünyayı Final Fantasy, Metal Gear, Street Fighter gibin oyunlarla kasıp kavuruyorlar. Birinde 4 kişi kol kola verip kristalden görev alıp kötüyü döverken diğerinde karizmatik şebekliklerle gözümüzü boyuyorlar. Hmm.. Hoş gibi. Ama birşey söylemek istiyorum. Bu oynadıklarımız şeyler oyun. OYUN! Filmmi izliyoruz oyunmu oynuyoruz?! Bu konuyu ayrı bi başlık olarak irdelicem zaten ama japonlar gerçekten oyun niteliği taşıyan oyunlarını ingilizceye çevirmiyorlar. kendileri bencil arzuları için kullanıyorlar. (şerefsizler) ama ben size bir inceleme yapacağımki sizde gerçekten oyun niteliği taşıyan japon oyunlarını artık aramakta zorluk çekmeyeceksiniz. Unutmadan: Oyunların hepsi NDS içindir. Ayrıca amerikalı tayfa butarz oyunlara "import game" adını takmıştır. "Eeeh senin yazından banane mis gibi google var" derseniz bu keywordu kullanarak başlayabilirsiniz.

Herhangi bir sıralama yapma gereksinimi duymuyorum çünkü oyun karşılaştırmıyorum, incelemiyorum. madem karşılaştırmıyorsun ne puanlıyorsun diye delirmeyin onuda anlatayım;

Navigasyon : Japonlar amerikan özentisi oluğu için japonyada çıkan oyunlrını ingilizce yapabiliyor (bkz: phoneix wright full ingilizce). Özentilikleri sayesinde oyunların en önemli parçaları ingilizce olabiliyor bu anlayışı arttırıyor. Menü kontrolü rahatlığı diyebiliriz.

Kontrol alışması : Japonca tutorial ların anlaşılabilirliği

Hikaye anlaşılabilirliği : Kendini anlatıyor başlık.




Daigasso Band Brothers

Bu bir ritim oyunudur. Hikayesi yok birşeyi yok. Sürüyle midi sesin kontrolünü yön tuşuyla ve xyab tuşlarıyla yapıyorsunuz. Midi dediğime bakmayın şu kıytırık çük kadar aletin gayet güzel midi çipi var.




Navigasyon : 6
Kontrol alışması : 9
Hikaye anlaşılabilirliği : 0



Osu! Tatakae! Ouendan!

Japonlar ahh.. hayatımı çürüttünüz gençliğimi yediniz... Neyse şimdi bu salak japonların 3-4 kişilik takım elbiseli millete gaz vermek için dans edip etrafa bağıran tipleri var. onların oyunu buda. Şu ana kadar oynayabileceğiniz en değişik ritim oyunu (Bu oyunun ingilizcesini yaptılar Elite Beat Agents diye ama müzikler tipler vs herşey değişik oluğu için kepazedir. Ouendan EBA yı döver)



Navigasyon : 7
Kontrol alışması : 10
Hikaye anlaşılabilirliği : 6



Densetsu No Stafi 4 Sprite Platform o.ları için gayet eğlenceli bir oyun. Anlamayanlar için diyorum; kirby gibi. Ben denedim. Gerizekalı bir yıldızın oraya buraya sıçramasını erkekliğim kaldıramadı. Bir dahada oynamadım. Ama 16-17 yaşında sivilceli ve sabahtan akşama kadar Yuna nın güzelliğinden bahseden bir genç olsaydım bitirirdim. Mesaj verilmiştir bai





Navigasyon : 4
Kontrol alışması : 8
Hikaye anlaşılabilirliği : 2




Taiko no Tatsujin DS
Japonların spastik ve kocaman taiko adlı gümbürtülü spastik davullarınu şirin hale sokulmuş bir ritim oyunu. Oyunun espirisi iki kalemle oynanması. Davul çalıyor hissi yaratmaya çalışıyorlar (DOKUNARAK) ama ben size tuşlarla oynamazı tavsiye ederim.





Navigasyon : 7
Kontrol alışması : 10
Hikaye anlaşılabilirliği : hikaye?



Rhythm Tengoku Gold

Pixel artlarla donanmış birsürü ritim tabanlı minigame olan garip, spastik ve komik bir ritim oyunu. Metronom duygusunu geliştirmek için bile ders aracı olarak kullanılabilir (evet ciddiyim)Bu arada not düşmek isterim. Dünya üzerinde mini game lerin en büyük düşmanı benim fakat bu oyun farklı. mini game diyip benim gibi önyargıya lüzum yok. EKLENTI: Oyunu mario ve metroidi yaratan elemanlar yapmis.


Navigasyon : 8
Kontrol alışması : 1 0
Hikaye anlaşılabilirliği : haha



Ash : Arcanic Seal Light


Taktik strateji oyunu ilginç grafikleri ve oyun tarzıyla atarlı bir parça. Ama tek eksiği japonca bilmiyoruz.



Navigasyon : 1
Kontrol alışması : 2
Hikaye anlaşılabilirliği : -7

23 Temmuz 2008

Team Fortress 2 ve diğerleri

Efendim bu oyun ilk çıktığında Opposing Force yüzünden çok tutmamıştı, zaten sonraları da Counter Strike modası yüzünden fanları dışında bilen ve oynayan çok insan olmadı. Hem CS'deki aksiyonu yakalayabilcek kalitede de değildi o zamanlar. Gel gelelim Sierra'dan amcalar bu oyunun 2.sini yapalım dediler ve internette in game videoları dolaşmaya başladı. Bu videolarda her bir karakterin videosu ayrı ayrı yayınlandı. Müthiş detaylı esprilerle bezenmiş, çizgi film tadındaki grafikleriyle gönlümde taht kurmayı başardı. Gerçekten başarılı grafikleri vardı hakkını yemeyelim. Bir kere oynama fırsatım oldu lakin tadı damağımda kaldı o günden beri. Ara ara videolarını açar izlerim, buyrun buradan yakın:

Meet The Cast



Meet The Engineer ( bu favorim )



Meet The Scout



Meet The Heavy

22 Temmuz 2008

DEV INCELEME: Half-Life ve Ailesi

yazarımız berk bey bir haftada 48 saat half-life oynadı*... ve öldü.**
*ciddiyiz
**ama hala yaşıyor

öncelikle oyunların hiçbirisini daha önce sonuna kadar oynamamıştım, belirteyim. steam sağolsun hepsini toplayıp başladım oynamaya. bosslarda gamefaqs'a başvurdum, zaman kaybetmek istemedim. zaten yeterince yavaşım.


Half-Life, benim koyduğum isimle; süper mario etkisi yaratan oyunlardan. Mesela süper maryoya bakınız... bıyıklı bir muslukçu çeşitli hayvanat ve zerzevatın üstüne zıplıyor, kafasını tavana vuruyor. ama dünyanın en ünlü oyunlarından. Bunu oynanış mekaniğine ve seslerine bağlıyorum. Half-life'a bağlamamız gereken yere geldik. MIT mezunu , gözlüklü ve elinde levye olan birini sayısız koridor boyunca yürütüp uzaylı ve asker kesmeyi kim ister ki? Half-Life gelmiş geçmiş en iyi fps'lerden biri olarak anılıyor!

Bir tabancadan hep aynı ses mi çıkar? Hayatta kaç uzaylı yaratığın bağrışlarını ezberleyebilirsiniz? Her tahta sandığı kırma dürtüsüne siz de mi sahipsiniz? O zaman post half-life etkisi yaşıyorsunuz. Oyun çöldeki askeri üsten bozma bilim merkesi olan Black Mesa'da geçtiğinden dolayı, yüzde doksanını koridor, lağım ve havalandırma gibi genişliği 5 metreyi geçmeyen yerlerde geçiriyoruz. Sıkıcı gibi gelse de maryo etkisi sayesinde kendimizi güvenli hissediyoruz bu alanlarda. Çünkü açık mekanlara genelde komandolar ev sahipliği yaptığından saldırılar 360 derece açıyla geliyor, içerdeyseniz düşman ya önünüzde, ya arkanızda.

İlk başlarda hayatta kalmaya çalışan Gordon Freeman bir süre sonra uzaylı katili, soykıran, afgan teröriz gibi sıfatlar almaya başlıyor. Ve askerlerin duvara yazdıkları tehditkar sözler efsane. Bir bilim adamı 6 kişilik askeri timin eline nasıl verebilir sorusuna cevap haz-mat suit olamaz heralde. Black-Op suikastçılarını bile dövüyor Gordon, yetmiyor, uzaya çıkıp Nihilant'ı dövüyor.

Garibime gelen şeylerden biri de oyunda kadın olmaması. Black Op suikastçıları saymazsak, onların da vücutları tamamen kamufle. Gordon belki de bu yüzden duvarları levyeliyor. Ayrıca seride en uzun ya da kendini uzun hissettiren oyun olarak kendisini seçiyorum. Çıktığından on sene sonra oynamama rağmen, biraz kübik olsa da, zorluk çekmedim.



Hatırlamak isteyenlere amme hizmetimiz!



Opposing Force'da olaylara asker perspektifinden bakıp hazard suitim yok diye hayıflanırken şarjlı armorumuu bulmak zaman almıyor. Oyunun başında sahip olduğumuz desert eagle, ingiliz anahtarı ve bıçak gibi şukela silahlar sonsuz mermisi olsa oyunu bitirmeye bile yeterken asıl ateş gücü ağır makineliyle ortaya çıkıyor. Yani asker olduğumuzu vietnam filmleri soslu harika bottcamp training'inden tut da silahlarımıza, gece görüşümüze kadar hissediyoruz. Abartıp iplere tırmanıyoruz. Yaratıklar da boş durmuyor, yeni türlerle sıcak temasa giriyoruz ama ateş gücümüze doğru orantılı olarak onlar da güçlenmiş. Meyve yiyip organik bombalar kusan balık gibi abese iştigal uzaylı silahlarıyla donanıyoruz. Uzaylılarda silah sektörü yok, onu anladım. Yakaladığı yaratığın kıçına elini sokup silah haline getiriyor. Oyunu her açıdan geliştiren, eğlenceli bir ek paket. Yalnız! Yapay zeka yerlerde. Hadi orjinalinde güvenlik görevlileri zombi vuracağım diye çükko silahlarıyla bizi popomuzdan popomuzdan vuruyordu ama acımıyordu ya. Yanınıza aldığınız askerler bunu pompalı tüfekle, ağır makinelilerle yapıyor.



Blue Shift. Mavi gömlekleri, dandirik pistolleri ile kapı açmak üzerine ihtisas yapmış bu abiler, nedense bana yurdum hademelerini hatırlattı. Profesör gelmiş diyor ki "lan olm mailerime ulaşamıyorum, ofisimin kapısı açılmıyor, hemen rapor vermem lazım, imdak!". Güvenlikçi abimiz sakin, zaman verin hallederiz tribi çekiyor. Bu adamların da mı şarjlı zırhı var derken oyun radikal bir değişiklik yapıyor; güvenlik gücü zırhını şarj edemiyor! Yenisi buldun, giydin. Yoksa takıl öyle. Ama nice armorlarla aynı güçte bir korumaya sahipler orası ayrı. Oyun da gerileme var denilebilir sanırım. Sırf Barney ve bir takım bilim adamı nasıl kurtuldu, onu anlatıyor ve olaylara farklı bakış açısı sağlıyor. Yoksa boss bile yok. Bir de Barney o cıbıl haliyle Xen'e çıktı ya artık ben bile çıkarım. Verin bir levye çıkarım ulan.


Half-Life 2'de ilk yaşadığımız hisler, oyunun başlangıcına çok uygun olan, "ne oluyor" ve "ben nerdeyim". Yapımcıların distopik bilim kurgu romanlarından sıksık yararlandıklarını her an daha iyi anlıyorsunuz. Striderlar ile olan savaşlar. Oyuna eklenen abla karakter Alyx sayesinde yalnız kaldığımız anlar sıkıcı hale gelmeye başlıyor. Konunun ilerlemesi ve açılması, direnişçi güçler ve hala crossbow kullanabilmemiz verdiğim kişisel artılara giriyor. Gravity Gun ve o zamanlar için devrim niteliğindeki fizik motoru bulmacaları günümüzde zaman kaybı gibi geliyor. Özellikle oyuna yeni başlamışken hovercraft yarışı, ardından zombili korku filmi, ertesinde destruction derby tadındaki arabalı bölümleriyle half-life oynamakta olduğumdan şüphe ettim. İlginç yanı da bu aslında, oyun monotonlaşmıyor. Durmadan bir yenilik önünüze koyuyor. 27423 zombi kestikten sonra hiç bir şey olamamışçasına yapılan iç ısıtıcı npc muhabbetleri bende ters etki yaratarak korkmama sebep oldu. Alyx ve Gordon gözümde piskopatlar. Barney çok konuşuyor. Gordon'un Citadel Gravity Gun Frenzy halleri hatırlamaya değer. Steam istatistiklerine göre half-life'a 9 saat harcarken ikinci oyuna 16 saat vermişim. Sanırım tuvalete giderken pause'da bırakmamalıyım.


insertjeton olarak masraftan kaçınmadık.


Episode 1'in "geldiğimiz yoldan geri dönelim sevgilim" tarzındaki açılışı beni üzdü. Ayrıca oyuna da pek bir katkısı yoktu. Cliff-hanger sonu zamanında milleti heyecanlandırmasına rağmen ben iki episode arasına 1 saatlik yemek molası koyduğum için etkilenmedim. DOG'un ikilimizi arabaya koyup fırlatması gibi süper dangoz bir hareketi görmezden gelemem. Seriyi devam ettiren zorlama, tatsız bir bölüm. Ama Alyx nasıl sarıldı Gordon'a?


Episode 2... Konuyu ilerletmesi, yeni düşmanlar, süper araba, achievementlar ile bende opposing force etkisi yarattı ve orjinalinden daha çok sevdim. Eli Vance'ın bize kızını bafileme izni vermesi, yarım saat sonra başına gelecekler, striderlarla tek kale maç... Daha zor bulmacalar, combine pusuları, oyun çok eğlenceli! Portal'dan hatırlayacağımız Aperture Science bağlantıları ve merak içince bırakan son, episode'ları tamamlayacak üçüncü eklentiyi merakla beklemeye yol açıyor.

Bunları yazmamın da iki saat aldığını var sayarsak 50 saatlik no-life half-life görevimi tamamlıyor ve huzurunuzdan çekiliyorum. Bunların yanında konuyla ufaktan ilintili Portal, half-life 1'in ps2 versiyonundaki decay modu, devamlılık sürecinde sayılmayan teknoloji demomsusu lost coast ve yukarıda imalı hatırlattığımız oyunların deathmatchleri oynanabilir.

20 Temmuz 2008

Iskender Bey ve Dandelion Shot

Artık oynamadığım ne kaldı PSP'de gezilerimden birisi sırasında rastladığım, fantastik western tadında, izometrik piksel grafikleriyle gönlümü çalan Wild Arms XF, zorluk seviyesiyle beni çıldırttı. Yani elemanlarım lvl2-3 takılırken lvl10 bir abinin gelip tabancalı ablama özel çekmesi, akabinde onu bir vuruşta alması ve bölümün kurallarına göre adam kaybetmemem gerekmesi, res büyüm olsa bile game over ekranıyla karşılaşmak beni gerdi. on kere karşılaşmak daha da gerdi. ya kaçırdığım bir nokta var ya da oyun aşırı zor. Oyunun ilk beş dakikasında yaşadığım bir dumursa, clarissa hanım kızımızın annesinin kılıcının ismi; ISKENDER BEY. çemçük japonlar yine yapacağını yapmış -_-'